-

Osmanlı Hanedanligi.tr.gg

Osmanlı İmparatorluğu,Osmanlı Devleri,

Abdullah Cevdet-Abdulmecid Efendi-Abdurrahman Gazi

Abdullah Cevdet
1869 yilinda Arapkir'de dogdu. Arapkirli tabur imami Haci Ömer Efendi'nin ogludur. Elazig Askeri Ortaokulu'ndan ve Kuleli Askeri Lisesinden mezun olduktan sonra, Askeri Tibbiyeyi bitirdi (1888-1894). Okul siralarinda edebiyata merak saran Abdullah Cevdet, Abdülhak Hamid'in istegine uyarak siirlerini kitap haline getirdi. "Hiç" (1890), "Türbe-i Masumiyet" (1890), "Tulüat" (1891), "Masumiyet" (1896), ilk mensur eseri "Ramazan Bahçeleri" (1891) ve ilk düsünce eserleri "Dimag" (1890), "Fizyolacya-i Tefekkür" (1892) hep bu dönemde yayimlandi. "Ömer Cevdet" adiyla yayimladigi bu ilk eserlerinde özellikle Namik Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamid ve Halit Ziya'nin etkileri sezilir. 1894'ten sonra Ittihatçi gençlerin, özellikle Ittihat ve Terakki kurucularindan olan yakin arkadasi Ibrahim Temo'nun etkisiyle, siyasi sorunlara egildi. Ittihatçilarin faaliyetlerine katildi. Tehlikeli olmaya basladigi anlasilinca, 1895'te tutuklanarak Istanbul'dan uzaklastirilmak amaciyla, Trablusgarp Merkez Hastanesi'nin göz hekimligine getirildi. Fakat Cemiyet adina çalismalarina orada da devam etti. Fizan'a sürülecegini anlayinca, önce Tunus'a kaçti, oradan Fransa'ya geçti (1897). Daha sonra da Cenevre'ye yerleserek, Tunali Hilmi ve Mehmet Resit'in orada kurduklari Osmanli Itilaf Firkasina katildi. Ishak Sukuti ile birlikte dernegin yayin organi olan Osmanli Gazetesini çikardi. Cenevre'de iken "Fünun ve Felsefe" (1897), "Kahriyat" gibi siir kitaplarini yayimladi.

Weber'den "Asirlarin Panoramasi"ni, Gustave Le Bon'dan "Asrimizin Hususu Felsefiyesi"ni ve Hayyam'in "Rubaiyat"ini çevirdi. "Mevlana'nin Divanindan Seçmeler"i yayimladi. Cumhuriyet devrinde de bu tür çalismalarini sürdürdü. Özellikle Gustave Le Bon'un eserlerini dilimize aktardi; "Dün ve Yarin" (1921), "Ilm-i Ruh-i Içtimai" (1924), "Ameli Ruhiyat" (1931). Abdullah Cevdet, II. Mesrutiyet'ten sonra gelisen batililasma akiminin baslica temsilcilerinden biriydi. Abdullah Cevdet 1932 yilinda Istanbul'da öldü.


Abdülmecid Efendi
Son Halife Abdülmecid Efendi 1868 yilinda Istanbul'da dogdu. Sultan Abdülaziz'in ve Hayrandil Kadinin oglu Abdülmecid Efendi, Sultan Abdülhamid döneminde sarayda kapali ve kontrol altinda yasadigi için güçlü bir ögrenim göremedi. Ancak resime merakliydi ve oldukça basarili tablolari vardi. Mesrutiyet döneminde bunlar sergilenirdi. Mehmet Vahidettin 1918'de tahta geçince, Abdülmecid veliaht ilan edildi. 1 Kasim 1922'de saltanat kaldirilinca da Abdülmecid, 18 Kasim 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce Halife seçildi. Bu görev, Cumhuriyet'in ilkeleriyle bagdasamayacagindan, TBMM 3 Mart 1924'te Halifeligin de kaldirilmasina ve Osmanli hanedaninin Türkiye sinirlari disina çikarilmasina karar verdi. 1944 yilinda Pariste ölen Abdülmecid Efendi'nin kemikleri 1954'te Medine'ye nakledilerek Haremi Serif'e gömüldü.

Abdurrahman Gazi
Osmanli Devleti'nin kurulusunda büyük hizmetleri geçen mücâhid kumandan; Ertugrul Gâzi'nin silâh arkadasi ve Aydos kalesi fâtihi. Dogum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1329 (H.730) târihinde vefat etti. Kabr-i serifinin, Eskisehir yakininda kendi adiyla anilan köyde oldugu rivayet edilmektedir.

Abdurrahmân Gazi, cihâd hizmetini yâni Allah ü teâlânin dîninin yayilmasi ve O'nun kullarina duyurulmasi vazifesini, Osman Gazi ve oglu Orhan Gazi devirlerinde de devam ettirdi. Târihe altin harflerle geçen bir çok kalenin fethine ve meydan muharebelerine istirak etti. Osman ve oglu Orhan gazilerin gözü yerindeki kumandanlarindan ve silâh arkadaslarindan idi. Osman Gazi vefatindan önce, Abdurrahmân Gazi ve diger mücâhid silâh arkadaslarini oglu Orhan Gâzi'nin hizmetine verdi. Çavdar tatarinin Karacahisar pazarini basmasi üzerine Lefke'ye (Osmaneli) yaptigi gazadan dönen Osman Gazi, oglu Orhan'a; "Ogul! Her ne kadar bu tatarlari yemin verdirip gönderdi isek de, bunlar söz tutmaz bir topluluktur. Bu defa var sen gaza et! Hak teâlânin zafer vermesi ümîd olunur" diyerek onu cihâda gönderdi. Yanindaki mücâhid kumandanlarindan Akça Koca, Konur Alb, Abdurrahmân Gazi ve Köse Mihâil'e hitaben de; "Gaziler, silâh arkadaslarim! Göreyim sizi. Din yolunda nasil davranirsiniz?" buyurdu. Abdurrahmân ve diger mücâhid gaziler, sonradan üç kit'a ve yedi iklimde hükmeden Osmanli Devleti'nin temelini attilar. Akça Koca, Samsa Çavus ve Konur Alb; Akyazi, iznik ve izmit ile mesgul olurken; Abdurrahmân Gazi de, istanbul tarafindaki hisarlara akinlar yaparak Bizanslilari saskina çevirdi, Istanbul'dan mücâhidlere gelecek saldirilari önledi. Zîrâ Bizans tekfuru, seçme askerlerini gazilere karsi gönderiyordu. Abdurrahmân Gazi, bu seçme Bizans kuvvetlerini, düzenledigi akinlarla zayi edip (kirip), geri çekilmelerini sagladi. Gaziler geceleri uyumazlar, gündüzleri at sirtindan inmezlerdi. Buralari müslüman topraklari yapmak azmiyle, kanlarini, canlarini feda edip hayirla yâd edilmek için çalistilar.

Iznik'e yakin bulunan Kara Tekin'e yerlesen Samsa Çavus, zaman zaman Iznik'e akinlar ve baskinlar yaparak kale çevresinde sik sik görünmekte idi. iznik tekfuru bu baskinlardan yakinarak Bizans imparatorundan yardim istedi, Istanbul'dan toplanan Bizans kuvvetleri gemilerle Yalakova (Yalova)'ya çikarildi. Bunu haber alan Abdurrahmân Gazi, bunlara baskin yaparak çogunu kiliçtan geçirdi. Sag kalanlar da bin bir zorlukla gemilere binip Istanbul'a döndüler.

Abdurrahmân Gazi, Bursa fethedilinceye kadar, Bizans sinirinda uç beyi olarak hizmet gördü ve Akça Koca ile istisâreli olarak gaza ve fetihlerini sürdürdü.

Orhan Gâzi'nin silâh arkadaslari kuzeyde Karadeniz, güneyde Izmit körfezi ve batida Istanbul Bogazi ile hudûdlanmis olan yarim adaya girmekte gecikmediler. Akçakoca, Konur Alb ve Abdurrahmân Gâzi'nin akinlari durmadan devam etti. Nihayet bogaziçi sahillerine kadar ulastilar. Konur Alb, Akyazi ile Sakarya' nin iki tarafindaki kaleleri Rumlarin elinden aldi. Akçakoca da; Ermenipazari, Ayan Gölü (Sapanca Gölü), Kandira kalelerini ve daha sonra da kuvvetlerini birlestirip Samandra'yi fethettiler. Samandra'nin fethinden sonra, 1326 (H.726) senesinde o mintikaya, fâtihinin adina izafeten Kocaeli denildi. Sakarya'nin kuzey-dogusundaki havaliye de Konur Alb'in ismine izafeten Konrapa denildi.

Aydos kalesi, Aydos daginin dogu tarafinda insâ edilmis bir kale olup, Konur Alb ile Abdurrahmân Gazi tarafindan fethedilmistir.

Abdurrahmân Gâzi'nin ismi söylendikte akla, Aydos kalesi; Aydos kalesi denince de Abdurrahmân Gazi gelir. Bu kale feth edilirken vuku bulan kale kumandaninin kizi ile Abdurrahmân Gâzi'nin macerasi gerek Rum ve gerekse Türklerin hafizalarinda silinmez izler birakmistir.

Abdurrahmân Gazi, Izmit'in fethinde de büyük hizmetlerde bulundu. Samandra tekfurunun fidyesi bahanesiyle Izmit'e gitti. Kaleyi inceleyen ve çevreyi taniyan Abdurrahmân Gazi, geldiginde Izmit'in nasil alinabilecegini Orhan Gâzi'ye bildirince, Pâdisâh da onu orduya rehber ve öncü tâyin etti.

Mücâhidlerin tedbir, gayret ve îmânlari neticesinde küfrün en büyük kalelerinden Izmit de fethedilmis, çan sesi yerine burçlarda ezân-i Muhammedi okunmaya baslanmis oldu. ömrü, muharebe meydanlarinda, islâmiyet'e hizmetle geçen Abdurrahmân Gazi, 1329 yilinda vefat etti. 

Bugün 31 ziyaretçi (35 klik) kişi burdaydı!
http://www.erenet.net/img/uzuncubuk_goz.gifhttp://www.erenet.net/img/uzuncubuk.gif

Copyright © 2008 K&T Bütün Hakları Saklıdır. Hak Sahibi Ali OKUMUŞ

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol